Uzun yıllardır sürdürdüğüm psikoterapi mesleğinde, binlerce hikâye dinledim. Dinlediğim hikâyeler genellikle acı, öfke, endişe, keder, korku ve travmatik olaylarla dolu anılardı; kimse neşeli hikâyeler anlatmak için terapiye gitmez.
Ancak son birkaç yıldır, anlamakta güçlük çektiğim bir hikâye türü olduğunu fark ettim; kendilerine zarar verenlerin hikâyeleri. Bu insanlar doğal eğilim olan acıdan kaçma prensibinin tersine bedenlerine kasten zarar verip, kendi canlarını acıtıyorlar. Kendine ...