Tahta taburelerden birinin üzerinde oturur, onun geçmesi
ni beklerdi Erol. Karşıdan gelirdi, tıkır tıkır, tıpış tıpış, öyle
hanım hanımcık...
Dudakları alev alev yanaraktan, iri ela gözlerinin etrafinda
kara sürmesiyle ayak uçlarına bakaraktan gelir, Erol'un
önünden geçerdi... Rüzgârından savrulurdu Erol, koku
sundan vurgun yemiş balıkçı gibi yamulurdu bir yana.
Koca göbekli Aşçı Himmet'in, kasığını kaşıya kaşıya kızın
ardından bakıp da,
"Ha b ...