Kız Kulesi olmadan bir İstanbul düşünebilir miyiz? Yahut kapısız, çeşmelerinden bir avuç su içmediğimiz, korularında sefa sürmediğimiz, kasırlarında gezmediğimiz bir İstanbul’u neyleriz? Başımızı göğe çevirip de dikili taşlarına hayranlıkla bakmadığımız, günün ilk ışıklarının köprü çizgilerinden belirmediği bir İstanbul hayal etmek mümkün müdür? Bu kenti sursuz, duvarsız düşünebilir miyiz? Siluetsiz, tatsız tuzsuz olmaz mı o vakit? Tadı tuzu getiren, İstanbul’un nişanı, alametifarikası, kent kül ...