Gözlerinden dökülüp, yanaklarında soluklanan ve aşağılara doğru nazlana nazlana yol alan, en sonunda da o iki şaheser çukurda yani gamzelerinde biriken gözyaşlarında boğulmuştum o otel odasında.
İçeride sarımtırak bir hava vardı ve dışarısı zifiri karanlıktı. Gizliden gözlerine bakmıştım, yakıcı bir soğukluk vardı etrafta. Sessizlik işgal etmişti her bir yanımızı, susuyorduk, gözlerimiz konuşuyordu sadece. Acıyı, hüznü, kederi, yalnızlığı ve umutsuzluğu konuşuyorduk ve o kalleş ayrılı ...