“Uyanmak, hiç bu kadar zor olmamıştı. Rüya mı gördüm, yoksa eskilerden bir güne mi gittim?
Her sabah uyanır uyanmaz radyoyu açar, Ahmet’in de uyanmasına sebep olurdum. Uykuyu sevmesine rağmen banyodan yükselen sese hiç kızmazdı. Hatta bildiği şarkı çalıyorsa mutlaka mırıldanırdı. Sesi pek de güzel değildi. Ben dalga geçince de İtalyan tarafıma laf atardı.
‘Biz sizin bildiğiniz tenorlardan değiliz!’
Şimdilerde uyanık kalmak, bir tür işkence.
… Ağzımda tuhaf bir kan tadı. Yavaş ...