Gidiyorum işte, der gibiydi. Sonra başını yavaşça eğdi. Çantasından bir şeyler çıkarmaya çalışıyordu. Pencerenin kırık aralığından bir defter uzattı. O defterdi. Al bunu! O buraya ait. Birinin hayatı emaneten elime tutuşturulmuş gibi, içimde tuhaf bir endişe uyandı. Onu ne yapacaktım? Gözlerimi defterden ayıramıyordum bir türlü. Sonra başımı kaldırıp, tekrar Feryalle göz göze geldim. Sadece göz kapaklarıyla selamladı beni. Yüzü, buğulanmış camın ardında kaybolduğunda, tren hareket etmeye ba ...